UNITED INTERNATIONAL BUSINESS SCHOOL/ BELÇİKA: YILDIRIM ALİM DOĞRUGÜVEN İLE RÖPORTAJ
- Zeynep Nur Karaş
- 3 Şub 2021
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Şub 2021
Belçika’da United International Business School’da üniversite eğitimi görmekte olan, öncesinde lise eğitimini ise Türkiye’de tamamlamış Yıldırım Alim Doğrugüven ile Avrupa’da üniversite okumanın zorlukları, avantajları, yaşam şartları ve kendi deneyimlerini anlattığı bir röportaj gerçekleştirdik.
Zeynep Nur Karaş: Kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
Yıldırım Alim Doğrugüven: Adım Yıldırım Alim Doğrugüven, 19 Mayıs 1998 İstanbul doğumluyum. İlk ve ortaokulu Merter’de, liseyi de Çobançeşme Anadolu lisesinde bitirdim. YGS ve LYS’den aldığım puanlarla İstanbul Bilgi Üniversitesinde Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik bölümünü kazandım. Bir yıllık İngilizce hazırlık okuduktan sonra IELTS sınavına hazırlanmak için üniversite eğitimimi dondurdum ve yarım yılın ardından aldığım 6.5 puanıyla Belçika’da Vrije Universiteit Brussel’de International Business and Marketing bölümünde okumaya hak kazandım. Bir yıllık yoğun akademik eğitimin ardından Amerikan eğitim vizyonuna sahip, yoğunluklu pratik eğitim veren United International Business Schools (UIBS) okuluna geçiş yaptım. Bu yıl pandemi sebebiyle son yılımı çevrimiçi eğitimle bitirirken aynı zamanda Türkiye’de çalışmaya başlamış olduğum bir tekstil firmasının Belçika şubesindeki dijital pazarlama departmanında yarı zamanlı çalışmaya devam ediyorum.

Üniversiteyi okumayı tercih ettiğiniz ülkeyi seçme sebebiniz nedir?
Yıldırım Alim Doğrugüven: Aslında bu sorunun birden çok cevabı var ama genel anlamda hepsinin temeli sınırlarımı aşma, daha kaliteli ve refah seviyesi yüksek bir hayata sahip olup hayallerime ulaşma amacında kesişiyor. Birçok Avrupa ülkesi gibi Belçika
da refah seviyesi, iş imkanları, eğitim kalitesi, geleceğe dair sunduğu imkanlar, sağlık düzeyi, insani ve hukuksal haklara vermiş olduğu büyük önemle neredeyse bütün Ortadoğu ülkelerinden kolayca kıyaslanabilecek şekilde çok daha önde diyebilirim. Avrupa sistemine ayak uydurabildikten sonra hedefleri ve hayalleri peşinde yeni planlar ve projeler yapmak isteyen biri için Türkiye şartlarıyla kıyaslandığından karşısına çıkabilecek zorlukların birçoğunu buradaki sosyal devlet anlayışı ve sistemin genç jenerasyonlara vermiş olduğu destekle adeta Türkiye’de üzerine bağlanmış ağır bir kayadan kurtulup güvenilir ve destek sağlanan iyi bir yolda koşma imkânı bulabilir. Bunlarla beraber Avrupa parlamentosunun ve NATO’nun merkezi olan Belçika özellikle işletme, ekonomi, sosyal bilimler, hukuk ve buna benzer bölümler için tam bir fırsatlar ülkesi diyebilirim.
Peki şu anda eğitim gördüğünüz üniversiteyi seçme sebebiniz nedir? Hangi bölümde eğitim görmektesiniz?
Yıldırım Alim Doğrugüven: Bu yaz eğitimini tamamlayacak olduğum UIBS okulu, üniversitenin akademik tarafını korurken öğrencilerine vermiş olduğu pratik eğitimle onları akademik kariyerleri sonrasında bekleyen gerçek hayata daha deneyimli, daha planlı ve daha çok sektörel çevre gücüyle, eğitim sürecinde uzman kişilerle yapmış olduğu kariyer planlarıyla bulunduğu sektörde donanımlı birer birey yetiştirme hedefinde. Özellikle Kuzey Avrupa’nın birçok yerinde olduğu gibi Belçika’da da birden fazla üniversite eğitim sistemi bulunmaktadır. Bunlardan en eskisi ve Türkiye’deki üniversitelerde de kullanılan klasik eğitimde yoğunluklu teorik bilgilerle ağır ve ezbere dayalı bir eğitim sistemi olduğu gibi yarı pratik yarı teorik üniversitenin akademik ciddiyetini koruyan fakat sıkça tercih etmiş olduğu çeşitli pratiğe dayanan projelerle bölüm öğrencilerine, okul sonrası girebilecekleri iş alanlarında karşılarına çıkabilecek sorumlulukların adeta birer simülasyonunu tecrübe ettirerek diploma bakımından daha prestijli okullardan mezun olmuş birçok insana göre kariyerlerinde kolayca fark edilebilecek çoğu yeteneklerini geliştiriyorlar. Bunlara ek olarak bazı bölümler için kelimenin tam anlamıyla nokta atışı yapan eğitim kursları tarzında yine akademik eğitim veren okullar da mevcut. Şu anda okuyor olduğum UIBS de “business school” kategorisinde bulunuyor. Az evvel eğitim kursu dediysem aklınıza devletin verdiği el işi kursları gelmesin sakın. UIBS`in vermiş olduğu diploma Avrupa’nın tamamında normal bir üniversite denkliğinde olup 95’den fazla ülkede okulun denkliği bulunmaktadır. Kurs gibi dememin sebebi öğrencilerle daha yakından ilgilenmek için sınıf kontenjanını 25-30 kişide tutması, profesörlerin yapmış olduğu sunumlar haricinde yoğunluklu grup ve bireysel çalışmalarla çeşitli projeler, marka analizleri ve birbirinden farklı iş plan ve stratejilerin geliştirilmesi için yapılan çalışmalar, derslerin derin ve ayrıntılı anlatımı için uzun süreli eğitim yerine her 5 haftada bir değişen derslerle öğrenciyi gereksiz ayrıntıda boğmak yerine önemli ve gerçek hayatta işinize yarayacak kritik bilgilere odaklanan ve bu bilgileri pekiştirmek adına hem sınıf içi hem de sınıf dışı çeşitli projelerle akıllarınıza kazıyan bir eğitim vermesinden ötürü kurs tarzı dedim. Ayrıca vermiş olduğu bu eğitimin içerisinde öğrencilerinin projelerine yardımcı olması ve ilham vermesi amacıyla birçok önemli markanın üst düzey yetkilileri ile bağlantılar kurup öğrencileri ile kariyerleri öncesinde faydalı “network” yapma imkânı veriyor. Üstelik bu saymış olduğum imkanların yanında Türkiye’de hazırlıksız 4 yılda biten üniversiteyi 3 yılda bitiriyor.

Türkiye’de liseyi bitirmiş ve üniversiteye başlamış biri olarak sizi buradaki eğitim hayatınızı bırakıp yurt dışına gitmeye iten şey nedir?
Yıldırım Alim Doğrugüven: Evet Türkiye’de kurulu bir düzenim, iyi bir arkadaş çevrem ve kendime yetecek maddi gücüm vardı. Fakat bir yandan internette yaptığım genel araştırmalarda gördüğüm şirketlerin gelişmiş sistemleri ve büyüklükleri bunun yanı sıra Avrupa’da yaşayan insanların Türkiye’deki eğitim, yaşam, sağlık ve iş koşullarına göre daha refah bir yaşama sahip olmaları nedeni ile her ne kadar kendi vatanımda daha kolay bir şekilde standart bir rahatlığa kavuşabilecek olsam da toplumumuzda görülen ve birçok zorluk sonrasında ulaşılabilen rahatlık seviyesinin aslında Avrupa ülkelerinde olması mecburi alt seviye koşullar olduğunun farkına vardığım zaman hem toplumumuz adına derin bir üzüntü yaşadım hem de kelimenin tam anlamıyla insanca yaşamak istiyorsam ve hedeflerimi gerçekleştirmek istiyorsam maalesef kendi vatanımdan bir süreliğine ayrılmam gerektiğinin bilincine vardım.
Farklı ülkelerde eğitim almak isteyen öğrencilerin en büyük endişelerinden birisi ise kur farkının yüksek olması. Siz hayatınızı nasıl idame ettiriyorsunuz?
Yıldırım Alim Doğrugüven: Evet Euro ve Türk lirası arasında ciddi bir fark var ve bu beni de yurt dışına ilk kez çıkarken endişelendiren bir mevzuydu. Açıkça söylemek gerekirse Avrupa ülkelerinin farklı yaşam stilleri ve kuralları olsun, kur farkındaki artan derin açıklık olsun, farklı lokal dillerin karışıklığı olsun gerçekten ilk zamanlar pek kolay geçmiyor fakat imkansız da değil. Vereceğim ilk tavsiyelerden biri ilk zamanlar için belirli bir birikiminizin olması gerek. Bu birikim lafı sizi korkutmasın, ülkenin sosyal devlet anlayışından ötürü özellikle gençlere yönelik avantajları saymakla bitmez. Başta da anlattığım gibi ilk iki eğitim modelindeki üniversitelerde okumayı düşünüyorsanız ortalama 700 ile 2000 Euro aralığında yıllık eğitim alabileceğiniz birçok prestijli ve köklü üniversite bulabilirsiniz. Türkiye’ye nazaran buralarda üniversiteye girmek çok zor bir iş değil, eğer yeterli İngilizceniz varsa (bu Ielts sınavından 6.5 puana denk geliyor) okullardaki İngilizce eğitim alternatifi olan okullara sınavsız başlayabiliyorsunuz. Özellikle işletme, ekonomi veya sosyoloji gibi bölümleri tercih edecek arkadaşlar için birçok üniversitede İngilizce eğitim imkânı mevcut. Fakat geri kalan bölümler için eğer İngilizce imkânı bulunmadıysa çoğu üniversite bir yıllık ülkenin ana dili olan Fransızca ve Flemenkçe hazırlık imkânı sunuyor. Hazırlık alan öğrenciler 3 yıllık eğitimi 4 yılda bitirmiş olsalar bile hem vatandaşlık hem de ülkeye entegre olma bakımından artı bir önde oluyorlar. Ayrıca Belçika devleti vizeniz bitse bile eğitim aldığınız süre içerisinde size ülkeye giriş çıkışlarda sıkıntı yaşamamanız için geçici oturum kartı çıkartmış oluyor. Oturum demişken Belçika sanıldığının aksine öğrenciler için çok uygun fiyatlara farklı konaklama imkanları sunuyor. Tek yaşamayı tercih edenler için elektrik, su, doğalgaz ve internet gibi temel içerikleriyle beraber ortalama ayda 350-400 Euro’dan başlayan fiyatlarla gayet uygun koşullarda oda imkanları sunuyor. Toplu kalmayı düşünen öğrenci arkadaşlar için de kişi başı 200-250 Euro’ya 3+1 ve 4+1 gibi imkanlar da bulunabileceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Yeme içme bakımından market alışverişi de gayet ideal fiyatlarda, ortalama bir öğrencinin aylık market harcaması 300-350 Euro civarında denebilir. Gelelim çalışma imkanlarına ve koşullarına. Belçika’nın Fransızca, Felemenkçe, Almanca ve İngilizce olmak üzere birden fazla resmi dili var. Tabii bulunduğunuz bölgeye göre konuşulan dil değişiyor, bunlardan en seyrek konuşulanı ise Almanca. Halkın ortalama %65’i İngilizce bildiğini ve sadece İngilizceyle bile belediyedeki işler haricinden geri kalan neredeyse bütün işinizi halledebileceğinizi söylesem bile, eğer kendi işinizi kurmuyorsanız yerel dillerden Fransızca veya Felemenkçe öğrenmenizin iş bulma açısından tavsiye ederim. Köklü dil ailelerinden olan Fransızca kelime zenginliği ve aksan bakımından öğrenmesi meşakkatli bir dil olsa da Felemenkçe onun tam tersi diyebilirim. Alacağınız bir dil eğitimiyle yaklaşık 6-7 ay içinde bu dilde B2 seviyesine ulaşabilirsiniz. İş bakımından da eğitim alırken haftada 20-21 saat “part time” çalışma hakkınız var ve bu sürede ayda ortalama 850-900 Euro gibi bir maaş alabilirsiniz. Özellikle bazı sektörlerde bu oran biraz daha artabiliyor. Örneğin temizlik ve bazı yemek sektörlerinde bir öğrenci ayda 1100- 1150 Euro kazanabilir. Önceden dediğim gibi sizi 2-3 ay idare edecek bir miktar parayla gelirseniz ve gelmeden önce Fransızca veya Felemenkçe için önceden hazırlık yaparsanız buraya entegre olma konusunda sıkıntı yaşamazsınız.
Peki gelecekte Türkiye’ye dönme gibi bir planınız var mı yoksa Belçika’da kalmayı mı planlıyorsunuz?
Yıldırım Alim Doğrugüven: Açıkçası ileride uluslararası alanda iyi bir iş adamı ve girişimci olma hedefim var. Bundan ötürü herhangi bir yere sabitlenmeyi pek düşünmüyorum fakat doğduğum ve büyüdüğüm topraklara ayrı bir sempati ve özlem içerisindeyim diyebilirim. Belçika benim için durak niteliğinde bir ülke. Şu anda tekstil sektöründe bulunuyorum ve bu bölgenin avantajları ve imkânlarından yeterince istifade ettikten ve kendini devam ettiren başarılı bir işletme kurduktan sonra yeni bir bölgede yeni bir işletme kurarak Avrupa’nın kritik noktalarında çeşitli işletmeler kurma hedefindeyim. Belirli bir ticari güce ulaşıp Avrupa’da sayılı üst firmalardan birini oluşturduktan sonra potansiyeli olup ama kullanılamayan Türkiye’ye çeşitli yatırımlar yapma planı içerisindeyim. Evet belki hedeflerim ve hayallerim bazıları için ütopik boyutta gözükebilir fakat bunları başarmak için Avrupa’ya geldim ve buraya yerleştikten ve imkanları gördükten sonra anladım ki hayal gibi gözüken planlar realist birer hedef haline gelebiliyor. Belçika’ya geldiğimden beri kırk beşten fazla farklı milletten insanla iletişime geçip kimisiyle arkadaş kimisiyle ticari partnerlik yapma deneyimi elde ettim, bir düzine uluslararası iş fuarına katılıp çeşitli ülkelerdeki firmaların çalışma sistemlerini görme fırsatı buldum ve bu deneyimler ve karşılaştırmalar sonunda dürüstçe söyleyebilirim ki Türkiye’de ve Ortadoğu’da iyi bir potansiyel var ama bu potansiyeli ortaya çıkarmak için büyük yatırımlara ihtiyaç var ve maalesef şu an ülkemizin bu koşullarında kısa vadede böyle yüklü bir yatırımın herhangi bir firma veya kişi tarafından yapılacağını ve devletin kısa vadede bu krizi hızlıca atlatacağını sanmıyorum. Bundan ötürü potansiyel gördüğüm herkese yurt dışını özellikle de birçok konuda en iyi sistemleri ve kuralları oluşturmuş ve uzun zamandır uygulayan güvenilir Avrupa’yı öneriyorum. Fakat önemli bir hususa değinmek istiyorum, buralarda başarılı olmuş Türk iş adamlarının ortak özelliklerini incelediğimde geri kalan Avrupa’ya gelmesine rağmen tam anlamıyla hedeflerine ulaşamamış diğer vatandaşlardan ziyade bu insanlar buralardaki imkânları görüp faydalanmak için gelseler de kendi ülkelerine herhangi bir nefret ve aşağılamada bulunmadan özlerini koruyup Avrupa sistemine ayak uydurmuşlardır. Özellikle genç jenerasyonda Türkiye’deki sisteme karşı artan negatif enerjiyle kendini dışarı atan topluluk Avrupa yaşantısına hızlı uyum sağlasa da burada tembel ve beklenilen başarıya ulaşamamış bireyler olabiliyorlar. Demek istediğim kolay olmayan bu yolculukta sadece Batıya olan aşırı bir özenti veya kendi ülkesine olan nefret sebebiyle buraya gelen insanlar dünyanın her yerinde olan o boş ve başarısız yığının içerisinde kaybolup gidiyorlar. Asimile olmadan entegre olmanın önemi de bu noktada ortaya çıkıyor. Evet buralara gelin ama peşinde koşacağınız bir hedef ve planla gelin, evet burada bir düzen kurun ama şu anda elinizdeki değerleri unutmadan kurun. Mesele geçmişinizi silip yeni bir hayata başlamaksa eğer, belirli bir seviyeye gelmiş olduğunuz bir oyunu bırakıp yeni bir oyuna yeniden başlarcasına, belirli bir zaman okuduğunuz bir okulu bırakıp yeni bir okula başlarcasına kendini yenilemiş olduğunu sansanız da özünüze tekrar dönersiniz ve o tekrarladığınız yeni yolun eskisinden daha iyi olma garantisi yoktur. Avrupa’ya gelip bir düzen kuramayanların temel problemi de budur.
Asıl mesele, şu ana kadar elde ettiğiniz deneyimleri, birikimleri, anıları ve değerleri unutmadan üstüne yeni şeyler koyarak yenilenmek yerine gelişmeyi tercih etmektir. İşte bu doğrultuda ilerlerseniz araştırdıklarınız ve okuduklarınızdan çok daha fazlası Avrupa’da karşınıza çıkar ve sizi hedeflerinizin üstüne çıkartır.
Comments